Siyaset, Bilim, Rejim ve Yönetimlerin Dindeki Konumlarından Yararlandırılışı İnsanlığın Geleceği İçin Önemlidir

- Din siyasete, ekonomiye, politikaya ve yönetimlere dayalı acımasız ve ölçüsüz menfaat kurallarını deşifre eder ve daha insancıl-rahmani kuralları ortaya koyuşa kaynak teşkil eder ve yardımcı olur.
- Siyasette din olmazsa ya da siyasetçinin gerçek dini ve inancı olmazsa dinin yerini menfaat dayalı ekonomi borsası, politik ve siyasi zekâ oyunları alır.
- Din siyasetçiyi, ekonomisti, politikacıyı, yöneticileri ve insanları ahlakı yönden rafine ve/veya filtre ederek kötü, iyi amelleri ve amaçlarını su yüzüne çıkarır. Hatta siyasetçinin ya da politikacının veya inanan insanın enderin samimi ahlaki ölçüsünü açığa çıkarır.
- Siyaset Dinle bağdaştırılmazsa bu sefer inançlı kitleden illegal (gayrı ahlakı ve gayrı resmi) yönden yararlanışın ve kullanışın yolu motive olur.
- Aynı durum din yönetim ve bilimle ilişkisel düşünülüp ya da yönetim ve bilimin dindeki konumları doğru tespit edilip insancıl çözümler üretilmezse bu sefer bilim ve yönetim cahili inançlı kitleden illegal (gayrı ahlakı ve gayrı resmi) yönden yararlanışın ve kullanışın yolu motive olur. Bu nedenle her medrese ve dini eğitimin mutlaka bilimsellikle güncellenip ilişkilendirilişi lzemdir.
- Biz İslam'iyeti insanlık için gönderilmiş bir din olarak kabullenip doğru değerlendirilmezsek bu sefer insan fıtratına doğru empati duymayan inanca /imana gerek duyan cahil radikal dindar kitlelerin ortaya çıkışına neden oluruz.
- Uzaya açılmadan önce tüm insanlığın bu dine sahiplenişi ve liyakatli değerlendiriş (İslam ve İnsan Devletinin Şemsiyesinde) insanlığın işini gelecekte kolaylaştırmış olur.
- Bir anda düşünün Allah (C.C.) bu dinleri göndermeseydi ne olurdu? Sorusunun yanıtı dinin değerini, önemini ve gereğini izahat için yeterlidir. Demirkuş 2013
-Fertlerin, tarikatların, cemaatlerin, kavimlerin ve yapay milletlerin iç dünyasında yaşadıkları-kabullendikleri ilahi ve dini özelleri (seçilmişlikleri/seçkinlikleri) İslam'da ve Kuran-ı Kerimde açık delillerle desteklenmiyorsa bu özellerini (seçilmişliklerini/seçkinliklerini) insanlık ve Müslümanlık âlemine üstü örtülü olarak empoze edişi, güncelleyişi şeytanidir. Zaten bu günkü fertlerin, tarikatların, cemaatlerin, kavimlerin ve yapay milletlerin yöneticilerinin iç dünyasındaki egolarını; methet, fethet, mat et böl sonra pat et. Önce okşa okşa sonra yokuşa yokuşa parçalayışı bugünkü Müslüman'ların asrı bir sorunudur. Demirkuş 2014
-Her Türlü Sosyal Çeşitliliği İç Dünyasında Doğru Konumlandıramayanlar, İnsancıl Evrensel Olamazlar.
-İlahi, İnsancıl Evrensel ve Doğa Yaslarıyla Verimli İlişkilendirilemeyen (Dizayn Edilmeyen) Anayasaların Toplum ve Halklara Vereceği Hizmetler Beyhudedir. vadesi dolmuş bu dinlerden
-Var Olan Dünyevi ya da Ulusal Anayasalara, İlahi, İnsancıl Evrensel ve Doğa Yaslarını Sığdırmaya ya da Uydurmaya Çalışmak Hendeği Devenin Üstünden Atlatmaya Benzer.
-İlahi, İnsancıl Evrensel ve Doğa Yaslarını, Ulusal Anayasalar İçine Sığmadığı Gibi Onları İşlevsiz, Verimsiz ve Zararlı Kılar.
-Hayır Üzere, Değişmek İstemeyeni (Fert, Örgüt, Kavim, Devlet, Vb.) Allah CC'HU değiştirmez (Rad, 13/11).


ALLAH (C.C.) KİMDİR? Kendini istediği yaratıklara ve varlıklara; belge, icraat, peygamberlerle ve dinleriyle veya dilediği gibi bildiren-hissettiren... Vb!!! bilinen, bilinecek, var olacak ve var olan tüm âlemlerin yegâne ilahı ve rabbidir. Dinleri, peygamberleri ve kitaplarıyla insanları peygamber ahlakı kurallarına riayete davet eden ve ebediyeti yaratıklara bağışlayan;mert ve ikram sahibi, eşi, ortağı, benzeri olmayan;doğmayan ve doğurmayan yegâne yaratıcıdır. Peygamberleri,  alimleri ve değişmek isteyen insanları, kurumları, devletleri, milleteri... Vb; peygamber ahlaklı kılmak için;fıtratlarına uygun!!! terbiye eden, değiştirebilen rabbimizdir. Tüm yaratıkları büyük kıyametle öldürüp ve tekrar diriltecek olan kusursuz güçlü zattır. Düşündüklerimizi, hayal ettiklerimizi ve yapamadıklarımızı; sanal, soyut veya diğer enerji halleri şeklinde somutlaştırıp hayata uygulatan, uygulayan, uygulatabilen… Vb her şeye kadir, kusursuz, verimli ve eksiksiz zattır. Kör, topal, katil, sakat, cansız … Vb tüm yaratık, olay, süreç, davranış ve enerji hallerine ya da her şeye; kusursuz empati/eşduyum duyan ve gerektiği kadar icabet eden yegâne zattır. Kendini tarif ettiği gibi olan ve isimlerini, kendisini yaratıklara kanıtlarla bildiren ilk ve tek zattır. Gönderdiği tüm dinlerin ve her şeyin; sahibi, kadiri, yaratanı ve hâkimi tek mabuttur. Arda kalan; gizli, açık ve diğer konumlardaki ilahların hepsi onu taklitçi ve mutlaka küme-mekân -zaman içinde yaratık olarak yorumlanabilen, belgesiz ve delilsiz çapulcu sahte doğa-uzay dinlerine tabii ya da Allah (C.C.)'N dinine ve insanlara karşı kahpe, sahte, çapulcu ve deccalı ilahlardır. Allah (C.C.)'DAN gayrı tüm tapılan ilahlar, yaratıklar ve her şey mutlaka onun ilmindeki ölüm, yaratık ve varlık kümleri içindedir ve kümeleri aşamaz Deccal hükmüne katmak için kazan doğurdu numarasıyla yardım eder tamamen kuşatınca da kazanın öldüğünü ilan eden çapulcu hâkim güçlerdir. Örneğin fert, toplum ve kavim bazında din cahilerine yapay hidayet ederek Müslüman gözükür sonrada hükmündekileri kuşatınca sudan bahanelerle şimdi tüm Müslüman'ların ve diğer dinlere ait insanların düşünsel ve nesnel hayat döngüleriyle, inançlarıyla demokrasinin kontrolüne koy-bırak ve/veya rabliğime itaat et der. Hiçbir fert, toplum, kavim ya da devletin özgün kültür, din ya da inancına samimiyetle yaklaşmaz yaklaşsa da amacı hedefidir. Belki de Afagnistan !!!, İran ve Irak'a yaklaşımlar buna benzer deccalı oyun, siyaset ve yakalaşımlar bilinmeden ya da halkın doğal hayat döngüsü ve fıtratı dikkate alınmadan cahilce yapılmaktadır. Tarih göstermiştir ki bu tip dayatmaları genellikle yaptıranlara (münafıklara), ve onlara malzeme olanlara birşey/ler kara delik olmuştur.
   Allah (C.C.) Rabbimiz; Âdem AS öncesi Âdem AS öncesi ve/veya sonrası insansıların; (ruhsuz, akılsız, insani ilimsiz, eşyayı liyakatli tanımaz yani doğal-nesnel-düşünsel-zihinsel döngü düzenlerinin cahili ve doğal vicdanlı) Asteklerin, Mayaların, İnkalarınÇeşitli Asya, Avustralya ve Afrika doğal kavimlerin … Vb doğal ya da insanların yeryüzündeki ; dağa, taşa, doğaya, bilme, çeşitli eylemlere, yaratıklara… Vb liyakatsiz şeylere tapmaları nedeniyle şeytanlarca horlanmış ve hayvani muamele görmüş ve Allah (C.C.)'N bu doğal insanların inanç kıblesini Âdem AS'I yaratmakla şeref vermiş ve insanca onurlanışlarını sağlarken onların yegâne düşmanı yani iblis ve şeytanı imamlık ve halifelik tahtından men etmiş ve kovmuş insanı halife olarak muhatap almıştır.
Özel not; Belki de ya da Ola ki İblis şeytanlık yapmasaydı şimdi emekli imam, insanlara da, şeytanının ahlakından değil de onun yerine hayvanların ahlakı, davranış ve eylem şeklinde uzak duruşu telkini dini eğitimde verilir olabilirdi. Ola Ki Şeytan tekrar cennete konsa bile canı sıkılır ayni işi yapar. Sizi dünyaya göndersek yine aynı şeyleri yapardınız (ayet var).
   İnsanın/lığın yegâne babasına (Âdem AS'A) nefisini (meleklerini) ilk defa ve en önce(yaratmadan önce) secde ettirterek dirilten. Âdem AS'A secde etmeyen iblisi (Âdem AS'MI ve zürriyetini; düşman, hor ve cahil gören yaratık) huzurunda men eden ve kovan kusursuz erdemli ve insancıl yegâne rabbimizdir.
   El Evvel Allah (C.C.) Ezelidir; her şey ilminde idi/dir/olacak, sonra takdir ettiklerini yaratık olarak yarattı. Daha sonradan insanı da yarattı ve kendini ona bildirdi, tanıttı.
İnsanın fıtratından verim alması için; İnsanın fıtratı geliştikçe kaldırabileceği oranda, sırasıyla, Suhuflar (Âdem AS, Nuh AS… Vb), Zebur (Davud AS), Tevrat (Musa AS), İncil(İsa AS) ve Kuran-ı Kerim (HZ. Muhammed AS son peygamber) kitaplarını ve peygamberlerini uygulayıcı olarak gönderdi. İnsanın kâinat ve dünya hayatından verim alması için kitaplarını ve peygamberlerini göndermiştir. İnsanı bu düstur üzerinde halife kılıp geri davet etti.Sonradan (El Ahir Allah (C.C.)) tüm yarattıklarını öldürüp (El Kahhar Allah (C.C.)) dilediklerini ebedi kılmak üzere tekrar dirilteceğini (El Hay Allah (C.C.)) bildirmiştir. (ayetler vardır)
  
Allah (C.C.)'NE insanlığın  hayırlı mukadderatı için cıvıtmadan; irade ve fıtrat ölçüsünde!!! kurallarına itaat edilir. Şükür, tenzih, zikir ve secde ile dua edilir.
   Allah (C.C.); Kelime-i Tevhidi("Eşhedü En Lâ İlâhe İllallah" ve/veya "Eşhedü En Lâ İlâhe İllallah ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhû ve Rasûlühü " yani "Şahadet Ederim Ki yegâne İlah ALLAH C.C'DİR, Ondan Başka İlahlar Yalandır ya da Yoktur ve /veya "Şahadet Ederim Ki yegâne İlah ALLAH C.C'DİR, Ondan Başka İlahlar Yalandır Muhammed AS Onun Kulu ve Elçisidir" samimiyetle zikir eden ve kabul eden herkesi affedeceğini bildiren-müjdeleyen yegâne rabbimizdir (kovulmuşlar ve kasti şirk koşanlar ve/veya özel haldekiler yani ayetlerle cehennemle akıbeti bildirilenler hariç).     
Allah (C.C.);Kendisine şirk koşmayan Cümle-i Şahadet-Tevhidi ( İslam'daki ilk ve tek dogma farz) Zikir Eden ve Kabul Eden Yani " Kelime-i
Tevhit/yegâne İlah ALLAH C. C. Ondan Başka İlahlarYalandır ya da Yoktur!" diyen tüm insanları/sorumlu yaratıkları en sonunda affedecek ve ebedi hayatı bağışlayıp cennetlere (istisnalar ve kovulmuşlar hariç) koyacak olan yegâne rabbimizdir. Günahlar ya af edilir ya da cezası çekilerek kurtuluş müjdelenmiştir. Allah (C.C.)'N bu müjdesi beni fethetmiştir.
Ancak İslam'daki diğer 4 farz sadece sıhhati ve olanakları elverişli olanlara sorumluluk yükler;
zekât
ve Hac'dan yeterince parası olanlar mutlak sorumludur.
Oruç
'tan sıhhati elverişli olan sorumludur. Sıhhati elverişli olmayanların yeterince parası varsa bedelini sadaka eder.
Namaz;peygamber ahlakının liyakatli sorumluluk ve eylem bilincini geliştirdiği için dinin direğidir. Olanaklar elverdiğince kılınmalıdır. Olanaklar elverişli değilse gerekirse göz ucu ile bile kılınması önerilmiştir (hadis var).
Bu 4 farzın icra edilmesinin belki de esas amacı
1-Namaz;peygamber ahlakının liyakatli sorumluluk ve eylem bilincini geliştirdiği ve insanı kötülüklerden koruduğu için dinin direğidir. Olanaklar elverdiğince kılınmalıdır. Olanaklar elverişli değilse gerekirse göz ucu ile bile kılınması önerilmiştir (hadis var).
2-zekât;Mutlak gerekli insani paylaşma olgusu ve duygusunu,
3-Hac;Mutlak gerekli insani birlik ve beraberlik duygusunu,
4-Oruç;Yokluğa doğru empati/eşduyum duyma, açlık hissetmeden yaşama ve şükür duygusunu insanda geliştirmek için vardır.
   Kısaca yaşamın önemini bilen ve liyakatli değerlendiren peygamber ahlaklı insanları ortaya çıkarmak için 5 farz vardır.
   Nefsini(meleklerini)  insanın/lığın yegâne babasına secde ettirten ve insanın nankörlüğüne ve affedilmez eksiklerine rağmen sahiplenen, af eden ve ebedi cennet hayatını müjdeleyen kusursuz erdemli Allah '(C.C.)'NE zevkle, gururla ve onurla; fikir,zikir, tenzih, secde ve şükür edilir.Ona tapıyorum.

Bâtıni/Düşünsel/Sanal Kalp;ilk kalp atışından ölüme kadar(kalbin durması),ışık hızından daha hızlı düşünen beyin ivmesiyle genişleyen ve içerisinde;Akıl, Ruh, zekâ, Mantık, Hafıza-Zihinsel Beden, Düşünce, Fikir, Nefis, Muhakeme, Özgünlük, Haset, Kibir, Gadap, Ucup, Kıskançlık, Sevgi, Merhamet, Kahhar…) insan sıfatları ve davranışları… Vb sanal-nesnel araçlarımızı(nesnel bedenimiz) içeren sanal kalp kapasitesidir veya bâtıni/düşünsel/sanal kalp havuzundur. İnsan zihinsel havuzda sorunlarına-problemlerine çözümler üreterek, doğaya uyum sağlamakta güçlük çekmez. “Yere göğe sığmadım kulumun kalbine sığdım.” hadis vardır.
-Sanki insan yarı düşünsel-sanal-nesnel bir yaratık, içinde yaşadığı nesnel ve sanal kâinatın hepsi fert ve toplumsal bazda insan Bâtını kalp havuzunda/hayat havuzunda yer alan;biyolojik hatırlama kodları beyin çekirdeğinde/sinir yumağında bulunan zihinsel havuzun nesnel, düşünsel ve sanal bilgi deposu ya da sanal-nesnel zihinsel havuzun hard diski (dinamik veri depo diski) gibidir.
-Hz. Muhammed AS'IN Bâtıni kalbini temizleyip kuran ilmini ve peygamber ahlakını yükleyen Allah (C.C.) ona oku emrini vermiş ve onu eğitmiştir. Takiben Hz. Muhammed AS kalbindekileri peygamber ahlakı hasletleri ve Hz. Kuran bilgilerinin tümünü hayatına uygulayarak, mantığına, bilincine ve davranışlarına mekanize ederek alışık tepki ve zamanla alışkanlık haline getirmiştir (gelmiştir).Peygamber ahlakı hasletlerini kazanmak ve yaşantısından hayır görmek için insanlara da Hz. Muhammed AS'IN davranış ve eylemleri örnek gösterilmiştir.


-Zahiri Doğal (vahşi) kâinattaki kanunlarla kâinatın sıfatlarına bakıldığında kâinattaki pek çok sıfat ve kanunların nesnel ve sanal yaratıkların üzerinde görmek mümkündür. Ancak kâinatta olamayan sıfatlardan bazıları insanda vardır. Yani insanda var olan kâinat ve içindeki nesnel yaratıklarda olmayan bazı özgünlükle vardır.
İnsanlara Allah (C.C.) tarafında verilen ruh, akıl, vicdan, namus, gelişmiş yazılı ve sözlü lisanı, net dik yürüyüşü, ışıktan hızlı düşünen beyni ve peygamberi (Rahmani/insancıl/Hz. Muhammed AS’A Peygamberlik (S.A.V) gelmeden önceki 40 yıllık insani ahlakı/Hz. İbrahim dini olan hanîfliğe tâbi olmuş) ahlakı hasletleri kâinatta ve diğer hiçbir nesnel yaratıkta yoktur. Peygamber ahlakı ve düşünsel olarak kâinatı aşabilme özelliği nesnel yaratıklarda sadece insanda vardır.
Batini ve zahiri kâinatta akıl, vicdan...Vb meleklerde ve cinlerde var olduğu bildirilmiştir. Ayet ve hadis vardır.
kâinatın doğal ahlak ürünü olan insanlardaki Doğal (vahşi); kutsiyet, inanç, örf, adet, yapısal (fıtratı), inançsal, kültürel, kişisel, özel, özgün ... Vb değer yargıları, idler, idoller (putlar)… Vb tabular Yeryüzü geçmişinde ve günümüzde vardır

I-Geçici ve sihirli bir kâinat içinde; kâinat öncesi orijinimize, ebediyetimize ya da gerçeğe dönerken;istendik orijinin liyakatine ters düşmeyen; davranış,eylem, iş, düşünce, tefekkür, zikir döngülerini üreterek hayatımızda inandırmak, İman ettirmek ve refleks haline yaklaşmanın bilinci ve farkındalığını kavramak demek ne dememektir?
II-İçinde bulunduğumuz geçici ve sihirli bir kâinatı aşmak için; hangi; davranış,eylem, düşünce, tefekkür, zikir, üreterek gerçeklere ya da hakikatlere bütünleşik düşünselliğimizi ya da kendimizi yaklaştırabiliriz?
III-Hangi hayat döngüleriyle kendimizi meşgul edelim ki ürettiğimiz hayat ve tükettiğimiz nefes bizi istendik gerçeklere ve hakikatler kenetleyip geleceği doğru algılayıp aşarak istendik orijinimize ulaştırsın?

Gerçek/Hakikat: Kavram Yanılgısına Düşmemek İçin Gerçek ve Hakikatin Özgünlüklerini Bilmek Gerekir; Hakikat; Dünyevi, Uhrevi, İlahi ve İlimsel Olan Ezeli ve Ebedi Gerçeklerin Toplamıdır. Gerçek daha çok, Kişisel, dünyevi ve bilimsel değişmezler ve az değişenlerin toplamını ifade eder. Gerçekler; dünyevi en az değişen veya değişmeyen; yaratık, olay, süreç, zaman, olgu ve kurallar bütünüdür. Bu nesnel kâinatta sınırlı gerçekler veya geçicilik vardır. Değişim miktarı ihmal edilebilecek kadar minimum düzeyde olan veya hiç değişmeyen yaratık, olay, süreç, zaman, olgu ve kurallar bütünüdür. Kısaca; en az değişen veya hiç değişmeyen kavramlara gerçek denir ve dünyevi her şey geçici gerçek ya da güdük gerçeklerdir.. Gerçek yalanın tersidir. Karşılığı yalan/yanlış/eksik olmayan çok şey; ya güdük veya kalıcı-ebedi gerçektir. Hayatta, izafi, değişmez, az değişen ve güdük gerçekler vardır. Örneğin, ölüm, karanlık enerji; kâinatın % 68 nü oluşturur ve Karanlık madde; Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. (Rad/2) kâinatın % 27 sini oluşturur ve bizim görsel algıladığımız nesnel evren ise kâinatın sadece % 5 ini oluşturur ve sonuç itibariyle değişmez geçici gerçektir. Olaki çoğu doğa kanunları az değişen geçici gerçeklerdir. Geçici (Bilimsel-Sonsuz) ve Ebedi gerçeklerin (Hakikatlerin) metriksileri arasında (Berzahında) bulunuş insan için bir sihir gibidir. İnsan birisindeyken onu gerçek diğerini gerçekdışı sihir sanır.
-Belki de doğadaki her kanun sonlu ve geçici bir gerçektir, ama her gerçek bir kanun değildir.
-Bilim geçici, ilim ise ebedi gerçeğe örnektir.

-Belki de en az değişen veya hiç değişmeyen şeylere sonlu-geçici gerçek denir.
-Karşılığı yalan olmayan geçici şeyler sonlu gerçektir. Örneğin, güneş dün doğdu ve battı sonlu-sihirli-geçici. Ölüm sonlu gerçek. Bu gerçek bugün tarih oldu.
-Doğum ve ölüm sonlu-geçici gerçeğe örnektir.

-Allah (C.C.) ola ki zerreden daha az miktardaki nurundan devasa kâinatı ve tüm yaratıkları merhale merhale 6 günde (Kuran günü) yarattı.
-Nesnel yaratıklarla ( kâinatın yaradılışının başlangıcı ile) birlikte önce ışık göründü (doğmadı).
-Yaratılmamış veya yaratılacak her şey Allah (C.C.)'N ilmi içindedir.Hiçbir şey onun ilminin dışında değildir.
-Allah (C.C.) Mahlûkattan münezzehtir.
-Tüm yaratıklar, Allah (C.C.)'N nurunun zerresinden daha küçük bir kısmından ve Allah (C.C.)'N hayat verişi ile yaratılmıştır.
-Tüm yaratıkların hayat döngüleri ilminde nuruyla yaratarak HAY sıfatıyla hayat bulmuştur.
-Yaratıkları nuruyla yaratmış, yaşaması için kâinat benzeri mülkünü yaratmış hayat sıfatıyla hayat ve mühlet vermiş.
-Kadir sıfatıyla her şeyine kadirdir.
-Ebediyetten, gerçekten, haktan (Allah (C.C.)'DAN) geçici kâinattaki hayata geldik her şey tekrar Allah (C.C.)'NA dönecektir.
-Ondan geçici kâinata geldiniz tekrar tüm yaratıklar ona döndürülecektir(ayet var).
-Bu kâinatta her şey;ya geçici, ya sihir ya illüzyon ya da yalan olup, enerji ve tüm yaratıklar kalıcı(ebedi) değildir.
-Enerji yaşamak için mutlaka hal değişmeye mecbur ve ilimdeki ilk haline ya da Allah (C.C.)'NE dönmeye meyillidir.
-Bilimsel olarakta kâinattaki tüm yaratıklar ve enerji halleri ebedi gerçek halden ve boyuttan, geçici hallere ve boyutlara (geçici gerçeklere) indirilmiş tüm yaratıklar ve enerji halleri ilk orijinine dönecektir.

İllüzyon, geçici, sonlu, sihir ve gerçek kavramları arasında ne fark vardır?
İpucu;
Sihirbazların yaptığı işlere illüzyondur. Bu kâinatta hiç bir şey gerçek (tüm enerji halleri ve yaratıkların hepsi) değil her şey geçicidir(sihirdir). Âdem AS, kâinat gerçekten geçici olan bu kâinat beldesine geldi ve oraya döndüler ve dönecekler.
-Zaten enerji hayat bulmak için kâinatta titrek (sürekli değişim döngüsü) bir döngü içinde büyük kıyametin geleceği güne yol alır.
- kâinattaki enerji dengesizdir.
-Yaşamak için değişmeye mutlak gereksinim duyduğu için ebedi değildir ve sonludur.

-Gerçek/Hakikat: Kavram Yanılgısına Düşmemek İçin Gerçek ve Hakikatin Özgünlüklerini Bilmek Gerekir; Hakikat; Dünyevi, Uhrevi, İlahi ve İlimsel Olan Ezeli ve Ebedi Gerçeklerin Toplamıdır. Gerçek daha çok, Kişisel, dünyevi ve bilimsel değişmezler ve az değişenlerin toplamını ifade eder. Gerçekler; dünyevi en az değişen veya değişmeyen; yaratık, olay, süreç, zaman, olgu ve kurallar bütünüdür. Bu nesnel kâinatta sınırlı gerçekler veya geçicilik vardır.
-Gerçeğin dışındaki her şey geçici ömre sahip sihirli bir hayattır.
-Ya da sihirli-sınırlı-sonlu-geçici gerçektir. Yani ebedi değildir. Bilim geçici gerçeğe ilim ebedi gerçeğe örnektir.
-Enerji halleri ve tüm yaratıklar hep kâinattan önceki ilimdeki minimum yapışık haline ve yaratıldığı nura (Allah (C.C.)'NA dönmek ister).
-Biz göğü genişletmekteyiz(Ayet var).
-Bu genişleme eylemi durduğu an büyük kıyamet kopar enerji ilimdeki ve Allah (C.C.)'NE kavuşur (Allah (C.C.) sonradan tekrar kâinatı yaracağını-dirilteceğini bildirmiştir.
-Sanki kâinatın bir nefeslik canı var (göğü genişletmekteyiz/ayet) genişletme gücü durduktan sonra sonsuz güçte kurulmuş tüm kâinatın yücelmiş ve yükselmiş potansiyel enerjisi var gücü ile ilk yaratıldığı ilim boyutuna ve haline yıkılarak( büyük kıyamet) zerresine sıkışıp inmeye başlar ve büyük kıyamet son bulur.
-Büyük ölümden(kıyametten sonra) sonra takdir ettiklerini ya da sınav gereği ebediyete hak kazananları dirilterek ebedi diri hayat koleksiyonuna yani cennete ve ıslah edilmek üzere cezasını bitirmek üzere cehenneme yerleştirecektir.
-Ola ki kâinatın geçmişinde defalarca tek ve büyük nefes alış verişi olmuş ölmüş ve sonra tekrar yaratılmış olabilir.

Bilimsel olarak ta,
-Gerçek kavramı .
-Âdem AS, kâinat ve her yaratık genel olarak doğa ötesi madde öncesinden bu güne doğru yaratılmışlardır.
-Orijin itibarıyla tüm yaratıkların gerçek kökeni kâinat öncesi enerji hallerinden orijinlendiği kesindir.
-Her şey, kâinat öncesi ebedi mutlak gerçeklerden günümüze inkişaf ettiği geçici gerçeklerdir.
-Maddeninde kâinat öncesi mutlak gerçeklerden kökenlendiği bir gerçektir.
-O zaman insan düşünce, yönetim ve eğitim sistemleri madde ötesi kökenli gerçekler üzerinden günümüze doğru gerçekçi inşa ederek geleceğe yönelmesi son derece önemidir.
-Zaten var olan nesnel kâinat üzerine bilincimizi inşa etmemiz geçici ve ölümlü bilim üzerine inşa edilen düşünce sistemi doğa ötesi anti madde ve orijinimizdeki gerçeklere doğru empati/eşduyum duymamıza önemli bir engel ve insani düşüncenin fıtratına terstir.

-Tam tersi orijinden günümüze düşünce sistemimizi inşa etmek daha gerçekçi ve geleceğe yönelmesi verimlidir. Önermelerinin bu asır ki eğitim, yönetim ve insan düşünce sistemlerini inşa edilişinin bilimsel yetersizlikleri açısından eleştiriniz.
-Nesnel kökenli, düşünsel kökenli, RüYa da görülen ve hayal kökenli ışığın hangisi kâinattaki kara delikler tarafından emilerek yok edilir?
-Hangileri kara deliklerden etkilenmeden geçebilir?
-
kâinattaki kara delik ve kütle çekim karanlık enerji; kâinatın % 68 nü oluşturur ve karanlık çekim gücü ilişkilendirmek çok büyük önem taşır.
1-Ayna görüntümüzü yansıtır.
2-Ses, ısı… Vb yalıtkanlar ses, ısın.. Vb enerji hallerimizi kısmen de olsa yansıtır.
3-İki ve çok simetrili yayılan hayat enerjisinin aşamadığı ya da soğurulduğu özgün enerji (ör. zikir, müzik, tefekkür...Vb enerjisi) ve çevre koşulları nelerdir?
Soruları nesnel fiziğin sınırını oluşturur. Bundan ötesi düşünsel fiziği ebediyet, doğruluk, kalıcılık, belirsizlik ve kesinlik kavramlarıyla örtüşen kurallarının başladığı sınırdır.

- Kâinatta Bilnen Asgari 6 Kuvvet Boyutu ve Fazlası Vardır.

1-Genişleme Boyutları, (karanlık enerji; kâinatın % 68 nü oluşturur İlgili)
2 Şekillendirici Çekim Boyutları (Her Şeyi Bir Araya Çeken Genel, Özel ve Diğer Şekillendirci Çekim Boyutlar/Karanlık Madde Özellikleri, Bunu müteakiben kâinattaki 4 temel kuvvetin büyüklük sırası (Güçlü Nükleer Kuvvet> Elektromanyetizma>Zayıf Nükleer Kuvvet> ve Kütle Çekimi Kuvveti) diğer yaratıkların hamurunun kozmik alfabesi yaratılmıştır. )
3-Dönüşe Meyilli Boyutlar (karanlık enerji; kâinatın % 68 nü oluştururnin İlk Haline/İlme, Büyük Kıyamete ve Allah (C.C.)'NE Dönme Eğilimi)
4-Diğer Boyutlar (Kural ve Sıra Dışı Kuvvetler;Canlılardaki Serbest Boyutlar ve Yaratıklarda ki Sıradışı Özel Haller Boyutlara Ait Çekim Kuvvetleri)
5-Tümleşik Boyutlar;Zaman-mekân , Eylem, Hayat, Yaratık ve Diğer Boyutlarda; Dengeli, Mantıklı, Hesaplı İlişkiler ve Uyuma Yönelik Çekim Kuvvetleri Vardır.
6-Aşan Boyutlar;Var Olan Veya Sonradan Üretilen Bazı Hayat Enerji Çeşitleri Tüm Çekimlerden Etkilenmeden Geçerek İlk İlme ve Aslına Dönen Enerji Kuvveti
-Özel Not;
Kıyametin Kopması Allah (C.C.) İçin Zor Değil
1-Genişleme Boyutundaki Sürekli Artan Potansiyel Enerji Hali(Karanlık Güç-Kuvvet)
2-Kâinatı Sürekli Besleyen Hayat Veren Hay (C.C.)'N Rahmeti (Enerjisi) ve Bir Arada Tutan Kayyum (C.C.) Kuvvet-Güç Enerjisi (Karanlık Madde Enerjisi, Bunu müteakiben kâinattaki 4 temel kuvvetin büyüklük sırası (Güçlü Nükleer Kuvvet> Elektromanyetizma>Zayıf Nükleer Kuvvet> ve Kütle Çekimi Kuvveti) diğer yaratıkların hamurunun kozmik alfabesi yaratılmıştır. ) Halleri.
3- Kâinatta Hayat Bulan Genel ve Özel Kinetik Enerji Halleri
4-Orijindeki (İlim Halindeki) ve Allah (C.C.)'N Nurundaki Statik, Dinamik... Vb Ebedi Enerji Hali
-Genişleme boyutundaki enerjiye hayat veren Hay enerjisinin (Rahmetin) durmasıyla boşalan potansiyel enerji havası boşalan bir balon misali hava üflenen noktaya ya da yaratıldığı ilk başlangıç noktasına dönüş ya da iniş veya tam tersine göğün çatlamasına ya da yarılmasına (Ayet var) nurun zerresindeki ilk haline iltica eden en israfsız büyük kıyamet olmalıdır.
-Olaki statik ilimde zerre nurda yaratılan kâinat; yaratıkların özgün çekimleri ve kütlesel kâinat çekimi ile nesnel ve bilimsel ölümlü kâinat sihrinin(ebedi olmayan) bedenini ayakta tutar.
-Ebedi hıza tedrici yaklaştırılarak hızlandırılan kâinat (göğü hala genişletmekteyiz/ayet var); Kıyametin göğün çatlamasına ya da yarılmasıyla (Ayet var) başlaması daha aklidir.
-Gittikçe artan hızla büyük kıyametle ebedi hıza ulaşıp nesnel mekân ve zamanı eriterek mi büyük kıyamet kopacak yoksa belli bir hızdan sonra aniden veya tedrici hızı düşerek Allah (C.C.).NİN diriltildiği veya yarattığı konum ve boyuta çökerek mi büyük kıyamet kopacak? Kıyametin gittikçe genişleyen ve hızlanan kâinatın veya göğün çatlamasına ya da yarılmasıyla (Ayet var) başlaması daha aklidir.
-Sanki kâinatın bir nefeslik canı var (göğü genişletmekteyiz/ayet) genişletme gücü durduktan sonra sonsuz güçte kurulmuş tüm kâinatın yücelmiş ve yükselmiş potansiyel enerjisi var gücü ile ilk yaratıldığı ilim boyutuna ve haline yıkılarak( büyük kıyamet) zerresine sıkışıp inmeye başlar ve büyük kıyamet son bulur.
-Ola ki kâinatın geçmişinde defalarca tek ve büyük nefes alış verişi olmuş ölmüş ve sonra tekrar yaratılmış olabilir.
Önermeyi eksik gördüyseniz doğru kıyamet kopuşunu gerekçeli siz yazınız?

Allah (C.C.) Zikir Etmek Ne Anlama Gelir?
-Niye Allah (C.C.) diyoruz?
-Normal insanın adını, Tanrı, God... Vb adını zikir etmekle Allah (C.C.)'N adını zikir etmek arasında ne fark vardır?
-Kuranı kerimi okumakla diğer dünyevi romanları okumak arasında ne fark vardır?
-Allah (C.C.) bildirdiği isimleriyle zikir edin, anın (Ayet var)
-dte ölmez, Ebedi, Ezeli, Baki..kendisini tarife ettiği gibi olan yegâne zat Allah (C.C.)DUR.
-Yaratılanların tümü Allah (C.C.)'N ilim havuzunda sonu ölümle biten; sınırlı, geçici ve sihirli bir hayata tabiidirler.
-Allah (C.C.)!HU Mahlûkattan münezzehtir.
- Allah (C.C.) zikirle ürettiğiniz nesnel, sanal, düşünsel, termal, zihinsel... Vb enerji halleri, bu sihirli, sonlu, ölümlü kâinatta engel yumaklarını, kara delikleri... Vb aşarak;ulaştığı, karıştığı, kabul gördüğü mecralardaki karşılığı asgari on kat daha fazla icabet ile bütünleşerek bereketlenerek zikir edenin adına ve/veya hissesine ebedi hayat bulur.
- Ebedi hıza ulaşıp ölümlü ve sonlu boyutları eriterek ilk haline kavuşan enerji hali
-Zikir anında istendik kusursuz hakikate kenetleniriz.
-Allah (C.C.) samimiyetle zikir eden kişinin zihinsel-bedensel-sanal ve düşünsel yarı sanal-yarı nesnel-yarı düşünsel bedenleri yaşam döngüsünde edindiği negatiflerden arınmış olur, nesnel ve düşünsel zindeliklerini kazanırlar.
-Atom altı parçacıktan/lardan, moleküllere, hücrelere, minik organizmalara… atom altı parçacıktan, canlı bedenlerine, insan bedenlerine devasa kâinat ötesi özgün bedenlerle kazanılan özgün kişilikler mertebelerinde; Allah (C.C.) Zikirle yaratıklar içinde yaşadığı ölümlü, sonlu ve sihirli hayatın içinde gerçek yaradılış gayesinin ve hayatın lezzetini idrak eder.
-Başlangıçtaki İlk yaradılışını anımsar-algılar orijinal, taze ve zinde kendini hisseder.
-Kendini gerçeğe yakın orijinal yenileyerek zevk alır.
-Bu durum her kişinin her yaşta algıladığı anlamda değildir.
-Genellikle olgun yaşlarda Allah (C.C.) zikrin zevkinden tiryakiliğe kaymaktan (fenafillah geçmek) yani zikre kapılıp her şeyi veya dünyayı boş vermek veya kendinden geçme sarhoşluğu tiryakiliği nefsidir.
-Aslında tüm yaratıklar Allah (C.C.)'NA; zikir, tenzih, tesbih, sema ve eylemle icabet ederler. Bazılarımız algılamakta yoksunuz.
-İnsan Allah (C.C.) tespih, şükür, tenzih, tefekkür ve zikir … Vb ile tüm yaratıkların seremonisinin frekansına katıldığını idrak edince kendinden geçmemek ve zevk almamak elden değildir.
-Çok çok, çok… zevkli bir eylem.
-Bilinçli ve tefekküre endeksli zikir daha makbul gibi gözüküyor.
-Peygamberi (Rahmani/İnsancıl)n zikirden, semadan kendini kayıp ettiği hiç görülmemiş ve duyulmamıştır.
Namaz Niçin Kılınır?
-Namazdaki, abdestteki ve zikirdeki yapılan ve üretilen her şeyin;
A-Nesnel bedenimize fiziksel katkıları,
B-Düşünsel bedenimize(Bâtıni kalbimize) katkılarını,
C-Zihinsel havuzumuza katkılarını
D-Dışarıdan iç dünyamıza giren istenmedik enerji ve hayat parçalarını yararlı hale dönüştürebildiğini
E-… Vb düşünün
-Bir bilgisayar veya gelişmiş bir robotun sanal ve nesnel olarak kendini güncellemesi ne kadar önemli ise bir insanın yaşama döngüsünde zarar görmemesi veya hayır-yarar görmesi için günde en az beş vakit namaz ve abdestinden çalmadan yani kurallarını es geçmeden samimiyetle namaz kılıp hayat döngüsünü güncellemesi bilgisayardan daha önemlidir.
-Namaz beş vakit akan su gibidir, Müslüman'ın vaktinde ondan yararlanılması lazım?(Hadis)
-Nazmınızı dost doğru kılın ve namazdan çalmayın, Namaz dinin direğidir. (ayet ve hadis var).
-Namaz kılan kişi: geçmiş, gelecek ve yaşayan tüm boyutlardan ilim sahibi olur ve tüm hayat döngülerini (sanal, nesnel, düşünsel, yarı sanal-nesnel-düşünsel, zihinsel döngülerini ve boyutlarını) tüm boyutlarını ait yeni-eski ilimlerle; ileriye, geriye, geçmişe, geleceğe ve zamanına ve/veya gerekli her boyuta günceller.
-Münafıklar namazdan edindiği tüm ilimi, iblisin zihniyetiyle dünyalıkları, özgün menfaatleri ve gösteriş içindir.
-Münafıklar; tüm eylemleri şahsi, ırki, azınlık menfaatleri için bilinçli kullanırlar.
-Münafıkların namazı terk etmemelerinin en büyülü hikmeti sürekli ilim sahibi olmak üzre kendilerini uyanık tutup çevresini liyakatsiz uykuda yakalayıp kendilerini bilinçli güncellemeleridir.
-Namazla;cahillerin tüm eylemleri; iyi, kötü, şahsi, ırki, azınlık menfaatleri.. Vb çok şeyleri bilinçsizdir.
-Namazla; tüm boyutlara çok simetrili yayılmış bozuk, düzgün, kirli, pis... Vb hayat parçalarımızın her zerresi israf olmadan abdestle temizlenip namazla disiplinie edilerek ebedi hayat buluyor.
-Namaz;hayat döngünüzde üretlen her nefesinizi doğadaki diğer yaratıkların hayır göreceği sürekli bir uyumla konumlandırır ve dizayna koymuş oluyor.
-Namazla;tüm yaratıkların hayat döngülerinin hayır göreceği;geşmişe, günümüze ve geleceğe ait bilgi ve ilim üzerinize iner.
-Namazla;peygamber ahlakı hasletleri ve yaratıklara hayırlı konumlarda bulunma ve icabet etme eylemleri bizde inandırmak, İman ettirmek ve refleks haline geliyor (Peygamber-peygamber ahlakı hasleti).

-Terbiye; İnsanların; İslam ve Dini Ahlaki Kurallara iman ederek ya da ettirilerek istendik peygamberi davranışlarını kendilerinde geliştirişlerine terbiye denir. Ola ki Terbiye bir insanın, ferdin toplumun ya da kavmin: istenmedik; değer yargılarını, alışık tepkilerini, tiryakiliklerini, alışkanlıklarını, eksiklerini, irade zafiyetlerini… Vb tedavi ya da güçlendirmek için yaşam döngüsüne uyguladıkları disiplinler ve farzlarla ilgili her şeye terbiye denir. İnsan bedeninde ve zihninde peygamber ahlakı ve hasleti alışkanlık değerlerini  alışık tepki (refleks) olarak ortaya çıkarmak üzere; edepli-insani-İslam'i ölçüler çerçevesinde uygulanan peygamberi disiplinler ve yapılan her şeydir. Allah (C.C.)'N terbiye ettiği alimler ve peygamberlerin ahlakı ve terbiyesi ölçü alındığında; toplum dikkatle analiz edildiği zaman ; insanların çoğu yanlış, eksik, doğal …Vb öğretim, öğrenim/öğrenme ve eğitim zayiatı olduğunu fark edebilirsiniz.
Ör, İslam'iyet'te; günlük farzlar (namaz, abdest), yıllık farzlar; hac, zekât, 30 günlük oruçları dışında; Fıtratı oranın da (bünyenin kaldırabileceği kadar) haftalık, aylık ve 3 ayların sünnet oruçlarını tutmak... Vb.
İslam'iyetin dışındaki; keşişlerin, uzak doğu ve Hint fakirlerinin bedeni terbiye etmek için, riyazetle bedenlerine yaptıkları eza ve cefalar gayri insanidir.
       Gerekirse öğrencilerimize ve çocuklarımıza sıra dışı olayları; kontrollü aşı dozunda yaşatarak, drama yaptırmak. Aşılanmak istenen olay ve süreçleri; tiyatrolaştırarak, sinemalaştırarak önceden “zihinsel, bedensel, eylemsel, düşünsel aşı” maksatlı ve dozda !!! planlı hazırlanmışlıklara katarak çok amaçlı (maddi ve manevi) yararlı sosyal bağışıklık sistemleri ve alışık tepki (refleks)lerini geliştirmektir.
        Kısaca, piyasadaki, batıdan, dünyanın herhangi bir yerinden gelen; abur-cubur çöplük ahlakı toplumsal ve teknolojik ürünlerden, eksik veya yanlış terbiye eğitimi alan kişilerin zarar görmemesi için bu abur ve cubur çöplük ahlakı ürünlerin zayıflatılmışları veya öldürülmüşleri planlı hazırlanarak kişi fıtrat, yaşının kaldırabileceği ve etkili olabileceği dozda peygamber ahlakı değerlerle alternatifli ilişkilendirilerek verilmelidir.
       İslam'iyet'te Bedensel, Davranışsal ve Düşünsel Terbiye; Eğitim ve Manevi Arınışın Kısası; Canlılar âleminde; güçlüler ve başatlar; genellikle bedensel, davranışsal ve yaşam şekli olarak taklit edilerek başat olmanın doruğuna ulaşılır. İnsanlar peygamberin getirdiği farzları ve sünnetleri, davranışları samimiyet ve ihlasla; taklit edilerek, peygamberce yaşantının her şeyini inancı çerçevesinde olanakları ölçüsünde peygamberce konumlandırarak her nefesine uygulayarak, kodlayarak ve diri yaşam dönüsüne ilişkisel güncelleyerek başat ve verimli yaşarlar.
- Neden Abdestle ve Namazla 5 Vakit El, Ayak ve Başının Bakımı Ve Namaz Eylemiyle Peygamberi (Rahmani/İnsancıl)n Taklidini Yapılır? Bedenin nesnel ve düşünsel temizliğinin farkındalığını iradesine itaatlerini pekiştirerek kavramaya ve manevi olarak hayrının üzerine diri yaşam döngüsüyle ilişkisel güncelleyerek her geçen gün onların gerekliliği ve yeni hikmetlerini akıl etmeye çalışıp tefekkür etmektir (peygamberi ahlaklı olmaya uyum sağlamaktır). Bir bilgisayarın donanımını ve işletim sistemini güncellemesinin önemi ve değeri, bir insanın abdest ve namaz ibadetinin belki de sonsuzda biri kadarına örnek olabilir veya anlam ve önemini andırmaktır. Namaz ve abdest ibadeti bir yönü de geçmişten geleceğe o insanı aynı eylemi yapan, yapmış (peygamberler, melekler, insanlar, cinler... Vb yaratıklar) ve yapacak kişilerin feyizleriyle ilişkisel kılar ve yaşantısından hayır gördürür.
-zekâtın Bir Yönü de; Bilgisayarlar arasında ki internet, intranet ve extranetteki dosya paylaşımının önemi belki de ancak zekâtın paylaşım önemine sonsuzda bir örnek olabilir. zekâtın Bir Yönü de insanlarda paylaşım; duygusu, huzurunu, hazzını, keyfini, cömertliğini, maneviyatını… Vb geliştirir.
-Orucun Bir Yönü de; İnsanları melekler gibi yemeden içmeden gün boyunca yaşamalarını ruhlarıyla tümleşik devam ettirme mucizesini yaşatır. İnsanda yaşama sevinci, yokluğa ve açlığa doğru empati/eşduyum duyuşu, şükredişi, sabırlı olmayı, çok yemenin afatı-zararını anlayışı… Vb geliştirir.
-Hacın Bir yönü de; İnsanlar da toplu bir arada yaşayarak maddi ve manevi duygularının peygamberlerinin yaşadığının duygusal paylaşımı hazzının farkındalığını ve ölümsüzlüğün gerçek oluşunu yaşayarak öğrenirler.
-Kelimeyi Şahadeti Zikir ve İhlasla Tasdikin Bir Yönü de; İnsanlarda bir kelimenin ve deyimin bazen ne kadar eşsiz önem taşıdığının farkındalığını kavratır. Allah (C.C.) neden tenzih ediş ve zikrin gerekliliğini insana kavratır. Bir cümleyi samimiyetle zikir edişin insana ebedi istendik, emsalsiz hayatı kazandırdığının; eşsiz biricik ve yegâne örneğidir.
-Rahmani Zikrin Bir Yönü de; İnsanın atom altı parçacıklardan âlemler ve âlemler üstü yaratıklarla düşünsel, içsel, hissel, ruhsal, nesnel, kalpsal ve duygusal transa geçerek seremoni, çüş hazzını tadarak manevi arınış ve şükrü artırır. Ola ki?! tiryakiliği insani dünyada çalışma tembelliğine itebilir. Sonuç insanın istendik düşünsel, ruhsal ve kurgusal arınışı, düşünceyi geliştirerek istenmeyen, kötü, zararlı ancak işlenmiş amellere, fikirlere ve enerjilere karşı kalpsal ve zihinsel bağışıklık sistemini geliştirir ve geleceğini istendik dualarıyla garantiler.
-Tefekkür ve Fikir Etmenin Bir Yönü de; İnsanın edindiği bilgilerle düşünsel, içsel, hissel, ruhsal, nesnel, kalpsal ve duygusal dünyasını; Rahmani ve peygamberi kurgulayarak yaratıkların ve özünün hayırlı ya da istendik geleceği ve geçmişi için amel işleyerek icrası ya da hayata uygulanışı için Allah (C.C.)'NDAN dileyişi geliştirir. Sonuç olarak insanda istendik kurgusal düşünceyi alışık tepki (refleks) halinde geliştirerek istenmeyen, kötü, zararlı ancak işlenmiş amellere, fikirlere ve enerjilere karşı kalpsal ve zihinsel bağışıklık sistemini geliştirir ve geleceğini istendik düşünce kurguları ve dualarıyla garantiler.
       İslam'iyet'te nefis terbiyesi adı altında büyüklerimizin (Hz.Gazali, Hz.Geylani, Hz. Hacı Bayram Veli ve Hacı Bektaşi Veli Hazretleri gibi) kendi nefislerine uyguladıklarını çocukların-gençlerin ve büyüklerin nefislerinin kaldırabileceği dozda öğretim, öğrenim/öğrenme ve eğitimde uygulamak olasıdır. Örneğin, fakirliği ve yokluğu doğru algılamak, doğru duygudaşlık duymak için oruç çok güzel bir örnektir. Bunu çocuklara-gençlere uygularken belli bir süre (gün-ay eğitilenin fıtratının kaldırabileceği kadar dozda) yoksullar ve fakir ailelerle yaşamayı zorunlu hale getirmektir.Örneğin, Allah (C.C.) dinleri göndermeseydi yeryüzünde geçmişte (Budizm, Hinduizm, Astekler, Mayalar,1, 2, İnkalar, Dinleri… Vb) ve günümüzdeki vahşi; kutsiyet, yapısal (fıtratı), inançsal, kültürel, kişisel, özel, özgün ... Vb değer yargıları, örfler, doğal dinler, inanç, kültür değerlerinin ifrat ve tefrit terbiyelerin yaygın olması hudutları toplumsal tufanlara neden olurdu.

-Hayırlı-İstendik Mukadderat Çizgisini Dileyiş; Müslüman her işe, ana… Vb her şeye besmele ile başlamayı alışık tepki ya da alışkanlık haline getirmenin o şeyin sonuna kadar mukadderatını; şeytani, deccalı, kötü, zeki (sadece zekâyi), nefsi, ceddi, iblisi, Doğal (hayvani), cahili (çocuksu), insani (hüsran-i)… Vb istenmedik hayırsız ya da kötü mukadderat çizgileri içinde biri değil de; peygamberi, akli, vicdani, meleği, Rahmani… Vb mukadderat çizgilerden en hayırlısını dileğiyle/dilediğiyle örtüşünün ilişkisel bilincindedir.

I-Hemen Ebedileşen Enerji Halleri (Ebedi hıza ulaşıp ölümlü ve sonlu boyutları eriterek ilk haline kavuşan enerji hali)
1-Peygamber benzeri(kurallara uygun) Kuran okumak
2-Peygamber benzeri ibadet, istendik davranış, oruç, namaz, düşünsel - hayali kurgu, istendik amel ve tefekkürler yapmak
3-Peygamber benzeri samimi zikir
II-Arınması (Temizlenmesi, Yeniden Düzenlenmesi ) Gereken Enerji Halleri( kâinatın sonlu sihirli döngüsünü aşamayan sonlu ve ölümlü enerji halleri, filtrelenip temizlendikten sonra ebedileşir)
1-Yararsız hayat parçaları üretmek
2-Günah işleme eylemleri,
4-Yararsız tefekkür,
5-Dünyevi hayat için üretilen yararsız veya zararlı her şey,
6-İnsan ismi zikir etmek,
7-Farkındasız eylem, düşünce hayal, tefekkür… Vb
III-Ebedi Af Edilmez Kasten ve Bilinçli Üretilen Enerji Halleri;Allah (C.C.)'NA bilinçli ve bilerek şirk koşmak.. Vb
IV- Geçişken Enerji Halleri
V-Diğerleri Enerji Halleri

 


Arş Allah (C.C.)'N Kürsünün altında Allah (C.C.)'N Azametinden dolayı titrer. (Hadis var).
Bu korku ve titreyişi ola ki Sicim kuramı'nda ki alfabe harflerinin titreyişi ile ilişkilidirilebilir.
Bu korku filtresinden yaratıkların istenmedik hiçbir enerji hali aşamaz görünüyor. Ola ki Allah (C.C.) razı olacağı enerji halleri bu filtreden geçer diğerleri korkudan erir ve/veya cüceleşerek kâinatın içinde kalır.Ona (Allah (C.C.)) kötülükler, istenmedikler  ve istemediği hiçbir şey ulaşamaz (ayet vardır).
Ola ki Sicim kuramı'nın plank uzunlukları (10−35 mm civarı) , nötrino yağışının arşın Allah (C.C.)'N kürsüsü önünde titreyişinin ürünüdürler. Ola ki Allah (C.C.)'N kelam sıfatındaki isimlerinin yazılışı, simetrileri ve şeddeleri zikir edilişi Sicim kuramı alfabe harflerinin farklı frekanslarda ve rezonanslarda Allah (C.C.)'Yİ farklı/çeşitli şekillerde zikir edişin titreyişyle ilişkilidir. Sanki bu atom altı seviyede kâinat Allah (C.C.)'N İsmi azamin ya da diğer sıfat ve isimlerinin farklı şekillerde zikir edişi (titreyişi ve rezonansı) ürününün sonucu gibidir. Bu durum ve konumlar Sicim kuramı'yla ilişkisi düşünülebilir (bana göre).
Çıkarsayış; E=M.C2 mekân ı eksik bir doğal formül kurgusudur. Gittikçe genişleyerek; hızlanan, soğuyan, yaşlanan bir kâinatın değişim reçetesi ne yanıt olabilecek temel denklemi ne olabilir? Ya da var olan temel denklemine neler ilave edilebilir? Kâinatın mekân içinde genişleyerek hızlanışına (en düşük hızdan sonsuza oradan ebedi hıza yöneliş/zamanı sıfıra yaklaştır) ve soğuyuşa (1039 0C… den başlayan ilk kâinat zerresi sıcaklığı -273 0C noktasına yönelişte tüm yaratıkların entropisi aynı değerdedir) doğru ilerleyen ömrünün sembolsel denklemi ne olabilir? mekân =0 C=en düşük hızdan ışık sonsuz ve ebedi hızlanışa yöneliş denklemi önemlidir. E=M.C2 de Nokta ile sonsuz boyut ve boyotsuzluğun arsındaki ilişkinin olmayışı (bunlar arasında ilişki kurulum denklemleri) önemlidir. Allah (C.C.)'N kürsüsü yerleri, gökleri kuşatmış ve kürsüsünün azametinde arşın titrediğine dair ayet ve hadisler vardır. Ola ki atom altı parçacıklar (Sicim kuramı'yla ilgili atom altı parçacıklar alfabesi) alfabesi Esma-i Hüsnan'ın (Allah (C.C.)'N Kuran-ı Kerim'de Geçen 99 Sıfatı ve İsimleri) ya da kelamındaki ismi azamin (Allah (C.C.)'N) farklı ilahı (Allah (C.C.)) İsim-Sıfatlar ve/veya farklı Esma-i hünsadaki sıfatların farklı/çeşitli zikirullah frekansı ve zikrullahi rezonansının sonucu olarak Sicim kuramı'nda bahs edilen farklı atom altı parçacıklar alfabesi tecelli etmiş olabilir. Ola ki zikrullah ta fenafillaha geçenler ve dans ederek müzikle kendinden geçenler Sicim kuramı'nda bahsedilen bu atom altı parçacıklar alfabesi enerji seviyesine zihinsel hayat enerjisi/leri ulaştığı için duyguları ve hissedişleri aşan zevkten ya da fenafillahtan kendini şişleyecek, ateş üstünde yürüyecek… Vb kadar akılsızlaşıyor, bilinçsizleşiyor, şahlanıyor ya da mazoşistler gibi pervasızlaşıyorlar.

            Sicim Kuramı, fiziğin temel modellerinden birisidir. Yapı taşı olarak Standart modelde kullanılan boyutsuz noktalar yerine, tek boyutlu uzanıma sahip sicimler kullanılmaktadır(ki bu sicimlerin diğer teorilerde -M-Kuramıgibi- aslında tek boyutlu değil iki boyutlu da olabileceği gösterilmiştir). Bu temel yaklaşım farklılığı, parçacıkları noktalar olarak tasvir eden modellerde karşılaşılan bazı problemlerden sakınılmasını sağlamaktadır.
Kuramdaki temel fikir, gerçekliğin esas bileşenlerinin rezonans frekanslarında titreşen ve Planck uzunluğunda olan (10−35 mm civarı) sicimler olduğudur. Sicim denilen yapı taşlarını gözlemlememiz neredeyse imkânsız olduğu ve dolayısıyla bu teori yakın zamanlarda test edilemeyeceği için, şu an fizikçilerin en çok tartıştıkları konulardan biri de, bu kuramın, fiziksel bir kuram mı yoksa yalnızca felsefi bir teori mi olduğudur.
Atomun temel yapıtaşları olan proton ve elektron aslında kendisini oluşturan alt parçacıklardan oluşmaktadırlar. Bu parçacıklar, hızlandırıcı ve çarpıştırıcı labaratuarlarda yapılan deneylerle bulunmuşlardır; fakat, "bu parçacıkların altında hangi parçacıklar bulunmaktadır" ve "bunların yapı taşı nedir" sorularına cevap verilememektedir. İşte bu parçacıkları birbirinden farklı kılan sicim teorisine göre, 6 farklı boyut içeren ve değişik titreşimleriyle sicimsi parçacıklardır. Bu sicimler bir frekansta titreşip protonu, başka bir frekansta titreşip elektronu oluştururlar. Sicimler farklı titreşimlerde bulunarak farklı temel parçacıkları oluşturur. bu nedenle bildiğimizden fazla boyut kavramı ortaya çıkmıştır.
http://tena4.vub.ac.be/beyondstringtheory/index2.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sicim_kuram%C4%B1   
Kâinatın ilk yaratığı ola ki mekânı, ilk sıfırı, ilk süpernovacıkları… ilk büyük patlamanın (ilk çığlıkların) belki de patlamaların gerçekleştiği mekân ( K Noktası) , ilk genişleyiş ve ilk büyük kıyametle çevreye ve doğayı aşan enerji çeşitlerinin biriktiği katmanlardan tekrar doğal döngüye dönüşünü biliş çok önemlidir.
            Büyük kıyametle kâinat öldükten sonra çevresine yaydığı enerji döngüsünün hayat döngüsüne girişi ve izleyeceği yol hakkında bilim henüz genç ve cahil bir şey diyememektedir. Yaratıkların doğaya ve doğa ötesine yaydığı hayat enerjisi (termal kızıl ötesi, işitsel, düşünsel, görsel… Vb) çeşitlerinin katıldığı ve tekrar başa döndüğü döngü hakkında bilim henüz genç ve cahildir. Örneğin, Nesnel enerji döngüsünü biliyoruz ama düşünsel ve/veya termal enerji döngüsünü/lerini … Vb hepsini tam bilmiyoruz.
            Yorum;İlimde Varlıklar âleminde yer küresi ve kâinattaki tüm yaratıkların potansiyel enerjisine ve özgünlüklerini özünde bulunduran ve her şeyin yapışık olduğu (Yer ve gök yapışıktı biz onların arasını açtık/Enbiya 21. Sure 30. Ayet/ Fusslet 41. Ayet 11. Ayet); ilk matematik nokta, ilk zerre, ilk sıfır, ilk küme, ilk mekân ın bulunduğu ilk koordinatlarda ve ilk boyutlarda belki de boyutsuzluklar da ya da sonsuz boyutlar da veya hepsinin ortak paydası boyutlar da (1032-39 derecede erimiş haldeki kâinatın her şeyini içeren nokta, kâinatsız ilk uzaysal mekana ve oluşan ilk kâinata /yaradılışın ilk saliseden kısa sürede ol emrine icabetine verdiği tepki anı ve oluşum hali) Karanlık enerji ( kâinatın mekân ını genişleten enerji) harekete geçti ve karanlık madde (yaratıkları kümelendirici bir arada tutan ve tutkal görevi gören enerji) tepki olarak otaya çıktı. 2 gücün (karanlık enerji ve karanlık maddenin) dengesi 5–6 milyar yıl dengede gitti (kâinatı; genişleten karanlık enerji ve kâinattaki yaratıkların kütlesini bir arada tutan karanlık madde enerjisi) ve akabinde genişletici enerji gücü (karanlık enerji) hâkimiyeti aldı ve kâinatı genişleyiş gücü bir arada tutuş gücünü aştı. kâinatı 6 (her gün yaklaşık bir milyar yıla intisap emektedir.) günde yaratık ve göğü Hala göğü genişletmekteyiz/Zariyat 51. Sure 47. Ayet. Bu arada ebedi hız (zamanın sıfıra yaklaştığı hal) sonsuz hıza, sonsuz hızlarda ışık hızına… Vb gittikçe durma noktasına yaklaşan hızlarda hareket eden yaratıklar yaratıldı) .
            Bir anda var olan kâinatın en düşük hızlarıyla ışık hızına ondan sonsuz hızlara ve ebedi hızlara doğru yol alırken diğer taraftan -273 dereceden 1032-39 dereceye doğru ısınarak eriyerek küçüldüğünü düşünelim! Bu şu anlamı taşır; kâinat başlangıçtan bu güne dek unziplendiğinin (kodlanarak açıldığı ve genişlediği koşullarının) tam tersine, başa doğru yani gelişinin tam tersine uyumlu ziplenerek küçülüp erimeye başladığının kurgulayışıdır. O zaman yer ve gökler yaratılmadan sıfır yaşındayken; karanlık enerji ve karanlık madde tarafından zıt yönden çekilmeye başlandı ve 380 yıl bu zıt yönlü kuvvetlerin etkisi arasında bugünkü kâinatın bebeklik hali ortaya çıktı 380 yıl sonra kozmik patlamalar başladı. Bu günkü evren hala bu iki güç arasındaki yaklaşık % 5 lik evrendir. Karanlık enerji; kâinatın % 68 nü oluşturur. Karanlık madde; Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. (Rad/2) kâinatın % 27 sini oluşturur ve kütle çekiminden sorumlu madde olarak bilinir. Bizim algıladığımız Kâinat tüm kâinatın sadece %4'üdür. Yer Gök yapışıktı ikisinin arasın biz açtık (Ayet var). Göğü Yer Gök yapışıktı ikisinin arasını biz açtık/Enbiya 21. Sure 30. Ayet, Fussilet 41. Sure 11 Ayet. Göğü Hala göğü genişletmekteyiz/Zariyat 51. Sure 47. Ayet. Her şey aslen Allah (C.C.)’HU zerre nurundan kökenlenmiştir ya da yaratılmıştır. Yani tek kökenlidir. Evrimde tüm yaratıkların aslen tek kökenden kökenlendiğini savunur. Her ikisinde de canlıların hayatı suda başlar. Arşı suyun üstündeyken hanginizin daha güzel amel işlediğini denemek için Kâinatı yarattı. Canlıları sudan çift çift yaratmıştır Ayetleri vardır.
            Ola ki insan beyninin yaydığı düşünsel ve tefekkür enerjisi, bedensel termal enerji…vb enerjiler 1032-39 dereceden daha düşük derecelere  yaklaşsa bile eritmiş olmalıydı. Bu ısınışın insan beynine yansıyışı insanın beynini yağ kazanında haşlanmış gibi his etmiş olmalıydı!  O zaman insanın düşünsel enerjisi ve daha hızlı yayılan enerjileri bu yüksek ısılara (1032-39 derece) karşı koruyan ya da uzak tutan bir güç ve kalkan enerji ve mekân ı olması gerekir. İnsan düşüncesini, hafızasını, kalbini ve yaydığı hayat enerjiyi koruyan hafıza meleklerine ait hadis vardır. Hatta kâinatı ve yaydığı enerjiyi taşıyan İsrafil AS adlı meleğe ait hadis vardır.